İzmarit dolusu bir kül tabağı
Duman kokulu karanlık bir oda
Yalnız kokan koca bir yatak
Ve umutsuzluk dolusu küçük bir beden
Ruhtan bahsetmiyorum bile
Bu kadar acının içinde sıkışıp kalmış savaşmayı bile beceremeyen bir ruh bahsedilmeye değmez diye düşünüyorum. Karanlık gecenin denize vuran manzarasından dökülüyor dizelerim buraya,içimde aylarca sıkıştırıp gömdüğüm acılarımdan dökülüyor kan dolu kelimelerim.
Düşmek demişler düşmek,aslında sen kolay kolay düşmezsin de çelme takmıştır birisi ve bak düştün demişlerdir gel elinden tutalım da kaldıralım seni derken birden ellerini çekmişlerdir ve sen tekrar düşmüş olursun,aynı zamanda da bunları göremeyecek kadarda kör,yere çakılana kadar uçtuğunu sanarsın aslında yanında olan insanlarla uçuyorsun ve bu çok güzel bir şey olduğunu düşünürsün ta ki sen yere çakıldığında etrafında sandığın insanların sana yukardan baktığını görene kadar,dizlerin acıyana kadar,nefesin kesilene kadar. Ne zor birşey miş bu düşmek kalkmak da cabası,kendi düşen ağlamaz derler ama aslında kimsenin seni kaldırmaya yardım etmemesine ağlarsın
Gecenin 4ünde
Ay ışığında
Bir elinde şişe
Bir elinde bitmiş sigaran ile
Önündeki manzaraya bakarken bulursun kendini.
Bitmiş,
Tükenmiş,
Sessiz.
Herkes seni manzarayı izliyorsun sanar ama sen o koca şehirde denizin kenarında en kalabalıkların ortasında milyonlarca ışığın karşısında tek başına her ışığını bir derdini yansıttığını görürsün,bu acımasız dünyanın derdinin ne olduğunu anlamaya çalışırsın ama tek bir şey
Tek bir şey takılır kafana...
Onca kalabalıkta senin sırtını yaslayacağın bir duvardan başka birşeyinin olmadığını.
Daha da karmaşıklaşır ışıklar,birbirine girer bütün hepsi ve bu acımasız dünyanın derdinin ne olduğunu anlama çabası daha da karmaşık hale gelir.
Yanaklarında ıslaklık,
Parmak uçların uyuşuk,
Tokat yemiş bir çocuk misali eve dönersin.
İzmarit dolusu bir kül tabağı
Duman kokulu karanlık bir oda
Yalnız kokan koca bir yatak seni bekler....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder