23 Kasım 2021 Salı

 


Sessiz Fırtına...


Çok konu var içime sıkıştırıp attığım 

Yazmayacaktım aslında ama duramıyorum 

Zamanı geçmiş konserve gibi köpürüp taşıyorum kendi içimde,ama göremiyorlar...dı 

Öyle çok doldurmuşum ki içime kimsesizliği sessizliği öyle çok yaralarıma tuz basmışım ki acımıyor artık canım,donup kalıyorum.

Şaşırmıyorum,üzülmüyorum,kızmıyorum,sinirlenmiyorum kafamı önüme eğip sigaramı yakıp deriiinn bir nefesle içime çekip yoluma devam ediyorum öyle hazırlamışım ki kendimi insanlara hayata karşı hiçbir duyguyu gösteremiyorum öyle katılaşmışım ben bile çözemiyorum kendimi...

Aslında yağmurda saatlerce ıslanıp boğazım parçalana dek bağarıp yorgunluktan uyuyakalacak kadar ağlamak istiyorum içimde kopan fırtınanın sadece yapraklarını görseniz arkanıza bakmadan kaçarsınız ve ben bu şekilde devam ettikçe ,kendi hayatlarınız'da beni görmeden yaşamaya devam edeceksiniz.....

Kartlarımı açık oynamaya karar verdiğim zamana dek.

İşte o zaman kaşlarınızı kaldırıp ,gözlerinizi patlatarak şaşkın bir yüz ifadesiyle suratıma afal afal bakıyor oluyorsunuz, nasıl ? Diyorsunuz, o kadar hiçleşmişim ki size karşı, bunu hiç beklemiyorsunuz bile, herkes sırayla gülerek kartlarını açarken, bende kartımı ortaya koyup arkama yaslanıp umarsızca sigaramı içiyor oluyorum, ve siz şaşkınlığınızla masada kalıyorsunuz, alın bütün bahis de sizin olsun diyip istemiyorum hiçbirşeyinizi...

Peşime düşüp nasıl diye soruyorsunuz, halbuki ben herşeyi gözlerinin önünde yapmışken, nasıl diye soruyorsunuz ,o kadar alışagelmişsiniz ki, o kadar hiçleşmişim ki gözünüzde ,benden hiçbirşey beklemeyip, hiçbirşey yapamaz o zaten diyip ,bakmaya tenezzül bile etmiyorsunuz,kendi oyununuzda ,kendi kurallarınızla ,oynamaya devam ediyorsunuz ,oyuna benim dahil olduğumu unutup...

Ben sizin gözünüzün önünde göreceğiniz herşeyi yaparken, siz bakmaya bile tenezzül etmediğiniz o şaşkın ve üstüme titrek bakışlarınızı alın benden ve bana gelip nasıl diye sormayın. Peşime düşmeyin, benimle kartımı gösterdikten sonra ilgilenmeyin bu beni içinden çıkılmaz duruma sürüklüyor ve daha da çok canımı yakıyor....  

Bu yazdıklarım belki bir son değil ,belki de bir sonun başlangıcı, bilemiyorum bana dedikleri gibi ,bilsem inan ki söylerim ama bilemiyorum neyin, ne zaman ,nasıl olacağını, bilemiyorum bana inanmayabilirsiniz yada inanabilirsiniz, sizi bir sonuca kavuşturacağım ama iyi mi değilmi bilmiyorum yada iyiyse kime göre ne iyi kime göre ne kötü olur onu da bilemiyorum ,sadece kafamı kurcalayan tek bir soruya odaklıyım, oda ne biliyor musunuz ?

Ben bu hayatı nasıl yaşayacağım, inanın bilmiyorum, sevginin ,saygının ,fedakarlığın sınırını bilmiyorum ve bu şekilde incinmeden incitmeden  nasıl yaşayacağım bilmiyorum, şuan bir pianonun son notası gibiyim ,hani basıyorlar ve o ses o nota uzunca uzadıkca gider ya sessizliğin içinde aynı o şekilde kendi fırtınamın ve çığlıklarımın sessizliğinde omuzlarım düşük bir şekilde yürüyorum...

Ve yeni bir karar aldım...

Artık yazdığım her yazının sonunda ne olarak yazdığımı yazacağım...

Bu yazımı karanlıkta yürüyen saçı sakalına karışmış üstüne sigara kokusu sinmiş paltosuz gezmekten kambur duran hayatını sokakta geçiren yaşlı bir amca olarak yazıyorum...

Tatlı rüyalar evladım ben biraz dolaşayım sen uyu...

3 Ekim 2021 Pazar

 Hissetmek...

Bu kadar acıyı hissetmek ben bunun zorundamıyım, istemiyorum kendi acımı hissetmeyi bile istemiyorum bu kadar acı varken üzerimde ben istemiyorum başkalarının acılarını da hissetmek istemiyorum evet haklısınız insan olduğumuzu gösteriyor ama ben var olmakda istemiyorum,daha ne kadar yanacak canım ne zaman bitecek inanın hiç kestiremiyorum ve çok az bir zamanı kaldı bunun, eğer ki geçmezse ben son vereceğim kendi ellerim ile umarım....

Yoruldum hissettiklerimin ağır gelmesinden yoruldum, saatlerce duşta kalmaktan düşünmekten üzerine düşen suyun ağırlığından bile yoruldum boğazımı sıkan bu acının adını koyamamaktan yoruldum bunca kederi tek kaldırmaktan yoruldum...

Batmak istemiyorum artık daha fazla, batmak değilde herkesin önünde batarken kimsenin birşey farketmemesi kimsenin yardım etmemesi beni üzüyor bu hayat bu kadar zor olmamalı ve yaşamak bu kadar yormamalı

İnsanları tanıdıkça yalnızlık daha güzel gelmeye başlıyor kanmayın sakın. Bu aynı sineğin tadına bakmak için konduğu etçil çiçeğe benziyor gittikçe daha kötü oluyorsunuz güzel geliyor ama bir süre sonra yanan canınıza, sırtınızda ulaşamadığımız yaranıza, kimse melhem sürmüyor, sırtınızda olduğu içinde kimse görmüyor, işin sonu buralardan gitmek oluyor..

Ve hissettiğin kadar hissedememek ne demek bu şimdi diyorsunuz. Acıyı hissetmeye o kadar alışıyosunuz ki, başka bir duygu hissedemez oluyorsunuz, kimseyle mutluluğu hisedemiyorsunuz, kimseye karşı bir aşk duygusu hisedemiyorsunuz, o kadar acı ki hem bilenip hem köreliyosunuz yani ben öyle oluyorum o kadar alışmışım ki karanlığa, biri perdeleri açtığı zaman saklanacak yer arıyorum, acı duygun o kadar ağır basıyor ki, başka hiçbir duygu seni içine çekemiyor.

Ne acıya alışın ne de başkalarının acısı olun, dümdüz olduğu gibi yaşayın gitsin işte, gülün mutlu olun bunu yerin en dibinde olan bir adam olarak yazıyorum size, hayat üzülmek için çok kısa ve ben o kısa kısmını doldurmuş bulunmaktayım en kısa zamanda gitmek üzere hoşcakalın... 

30 Temmuz 2021 Cuma

                                                                    sadece kısık ses ile...
                                                                

TUZAK

Sana gelmek, 
sanki her adımda, uçuruma yaklaşmak gibi. 
Uçsuz bucaksız, 
güzel ama sonu intihar olan, 
bir uçurum gibi 
Seni görmek, 
sanki en güzel manzaralara, şahit olmak gibi,
eşsiz benzersiz. 
Sana dokunmak,
sanki gökyüzünü ellemek gibi. 
Hissederek sevmek. 
 Öyle uzaksın ki, hissederek seviyorum seni. 
Mesela bir elin yanağımda oturmuş ,gözlerime bakarken hissediyorum seni,
veya en güzel şarkılarla, salonun ortasında dans ederken hissediyorum seni. 
Öyle güzelsin ki ,her zerren anlam katıyor dünyama.
 Öyle tuzaksın ki, kapılıp düşesim geliyor ağına,
boynumda nefesimi kesen urgandan farksız,
ama oraya çıkıp, o urganı boynuma geçirmekte benim tercihim,
sen buna değersin...
 Öyle arıyorum ki seni, her anımda. 
Yanımda.
Elin yanağımda. 
Gülümseyen gözünle. 
İçimi ısıtıyor şefkatin, yazın ortasında kışı yaşarken.
 öyle soruyorum ki seni yıldızlara. 
Yalnızlara.
Kaldırımlara.
Kalanlara.
Kalanlarla bekliyorum, hiç gelmeyecek olan o trenin gelmesini,  
seni bana getirmesini, 
kalanlara gidenlerini getirmesini. 
Zor dayanıyorum artık sensiz cümlelere, 
hikayemde sessiz kalışına. 
Öyle uzaksın ki, hatta öyle tuzaksın ki bakışlarınla, düşesim geliyor ağına, arıyorum seni her istasyonda, kalanlara, hiç gelmeyecek olan bir trenin, sevdiklerini getirmesiyle beraber,  bekliyorum seni, sessiz nefessiz, aynı hiç sulanmamış bir çiçek gibi, çölün ortasında, yağmurun yağmasını bekler gibi. 
Bakma öyle şimdi bana, 
içimi acıtıyor, bir daha öyle bakamayacak olman, evet hayalsin sen, biliyorum... 
Bu istasyonda.
Kalanlarda.
Trende.
Ellerinde.
Her şey hayal. 
Ama yapamıyorum artık, sensiz nefessiz.
Bekliyorum hala seni, hayalden olan, hiç gelmeyecek bir trenin, son istasyonunda, sessiz sebepsiz...

16 Şubat 2021 Salı

 

 Tükeniyorum

 kafamın içindeki sorulara cevap veremiyorum artın lavinia,

nasıl bitecek bu karanlık?

hep bir hiçin ortasında asılmış duruyorum öylesine,

ömrümden insanlar gelip geçiyor,

başımın çıkmaz olaylarının kat sayısı artıyor,

evet lavinia sende cevap veremiyorsun artık,

kalmışım öylece boşlukta,

ihtiyacım olan ihtiyaclarım beni bulamaz olmuş,

yorgun düşmüş bedenim yarından umut bulamaz olmuş,

lavinia nasıl çıkıcam ben bu karanlıktan ?

ya yakıcam kendimi aydınlansın ortalık huzura ersin bu bedenim,

ya da asıcam hayallerimi tavana gölge olsun nefesim,

nasıl kavuşucam ben lavinia sana ?

sessiz adımlarını kimler görebilecek artık?

kanlı gözlerimden kimler anlayabilecek ıssız düşüncelerimi?

ben artık anlaşılmak istiyorum lavinia

baktıklarımla anlatmak istiyorum,

öyle bir derinleşmişim ki kendime , kendi kendimin içinde,

ne boğulabiliyorum bu okyanusta nede yukarıya çıkabiliyorum.

Bitmiyor bu amansız serüven,

 her yeni bir gün bir şeyler kazandırır diyorlar,

oysaki bana insanların zalimsizliğinden başka bir şey kalmıyor,

karnımı yediğim kazıklarla doyurur oldum,

söylenen sözleri kafama sıkarak kafamı dağıtır oldum,

insanlar beni paramparça ederken bile ben onları incitmemek adına hala yanlarında durmaya çalışmak beni bitirir oldu,

oysaki bitmiş halimle hala birilerine umut olmaya çalışıyorum o kadar dağıtmışım ki ,

umut denen fakirin ekmeğini herkesi zengin eder olmuşumda bana bir kırıntısı bile kalmamış,

savaşıyorum içimde o kızgın tarafımla,

sus diyorum her gece vuruyorum kafasına rahmetli babamın derinlemesine sözleriyle,

bak o kaldırdı bu yükü bu yaşına kadar incitmeden kimseyi sende yaparsın diyorum,

ne birinin gönlüne yük oldu nede saçına ak,

ama durmadan konuşuyor namussuz ''o yüzden bu kadar erken bırakıp gitti değil mi ?'' diyor bana,

cevapsız kalıyorum yine yazımın başında dediğim gibi ,

çıkmaza giriyorum,

babamın çok aldığı için kızdığım kara şişeyi alıyorum elime nefessiz nefessiz yudumluyorum,

gözlerimi dolduruyorum,

ben babamı şimdi anlıyorum,

meğersem gönlünü uyutuyormuş,

susturuyormuş hepsini,

insanız yaparız diyormuş,

kim bilir ben neler yaptım diyormuş.

Ama ben tükeniyorum baba kendim yanına geliyormuş gibi hissediyorum.

Eğer olurda içimdekini dinlersem affet babam seni çok özledim...